loader

Ya beni dinle ya da sen bilirsin...

Yılbaşı ağacının altına yeni yıl hediyelerimizi koyarken kızım Destina sordu:

Anneciğim, bu ağacın altında sana ait bir hediye var mı? Düşündüm, hayır dedim.

İçimde bir mutluluk hissettim, evet bana ait hiçbir şey yoktu orada. Yine sevdiğim

insanlara minik de olsa bir şeyler alıp onları mutlu etmiştim diye düşündüm.

Gerçi kac saniye mutlu oldular bu da incelenmesi gereken bir konu.. :))

 

Bir süredir Hamdullah’la artık çocuklara oyuncak alınmayacak diye kararlar verip

ama bunu bir türlü gerçekleştiremeyip didişmekle başladı benim serüvenim.

Çünkü edindiğim tüm tecrübeler şunu gösteriyor: Alınan her oyuncak ve hediye

çocukları biraz daha mutsuz etmemize yarıyor.

 

Çoğu aileler çocuklarıyla nitelikli vakit geçiremediği için hap çözümlere başvurup onlara hediye alıyorlar.

 

Çoğu aileler, çocuklarıyla kaliteli vakit geçiremediği için, onlara nitelikli

birlikteliğin tadını tattıramadığı için, hap çözümlere başvurup hediye alıyorlar.

Daha iyisini bilmedikleri için yapıyorlar bunları. Bir süre sonra çocukları buna

bağımlı hale getiriyorlar. Artık çocuklar durmadan bir şey istemenin doğal bir süreç

olduğunu düşünüyor. Özellikle de istedikleri şeylerin alınmamasını, kendilerine yapılmış

bir hakaret olarak nitelendiriyorlar. Sevilmenin koşulunun bu olduğunu zannediyorlar.

Haklılar da! … Çünkü onlara bu davranışı biz öğrettik.

 

Herhangi bir şeyden korktuklarında;

Korma ama! bunda korkulacak bir şey  yok ki...

Üzüldüklerinde; üzülmeni gerektirecek bir durum yok burada!

Kızdıklarında; Sakin ol bakalım, niye bağırıyorsun?...

Agladiklarinda; yeter ama neden bu kadar ağlıyorsun..

Ders yapmak istemediklerinde; Sorumluluğunu bilen bir çocuk olmalısın,

ya da sonuçlarına katlanırsın diye tehdit ediyoruz.

Sevilmek istediklerinde, kucagimiza geldiklerinde; Fazla şımarma diyoruz,

Bizimle oyun oynamak istediklerinde şimdi vaktim yok, akşama gelince seninle

oynarım diyoruz, aksam oluyor, çok yorgunuz diyoruz..

 

Lütfen bugün işe gitme, benimle kal dediklerinde: İşe gitmezsem sana bu kadar

hediyeleri nasıl alacağım, bu evin kirasını nasıl ödeyeceğim, nasıl tatile çıkacağız,

seni nasıl en iyi şekilde okutacağım…

 

Seninle birlikte yatmak istiyorum dediklerinde; Hadi bakalım kocaman çocuk oldun

artık, kendi odan ve kendi yatağın var marş marş diyoruz…

 

Şimşekten korktuğunda bunun ne kadar doğal olduğuna dair vaazlar verip, hadi yat

bakalım deyip odadan çıkıyoruz...

 

Arkadaşlarına gitmek istediklerinde; Seni götüremem, vaktim yok! Arkadaşımı

arayalım o  gelsin dediklerinde; Bugün olmaz başka zaman yapalım onu diyoruz…!

Hep bir şeyler diyoruz, kendimizi haklı çıkaracak nedenler buluyoruz, hep öteliyoruz,

nasihat veriyoruz, en güzel ve doğruyu bildiğimizi zannediyoruz. Çocuklarımız da bizim

doğrularımızı anlamak için kendilerini paralıyorlar. Baktılar ki işin içinden çıkamıyorlar,

henüz bizimle tartışabilecek güçleri de yok, bu sefer hırçınlaşıyor, diretiyor, ağlıyorlar.

Yapabildiklerini yapıyorlar sadece. Aslında bunların para edeceğini düşündüklerinden değil.

Başka türlü nasıl davranacaklarını bilemediklerinden dolayı yapıyorlar bunu. Biz onları nasıl

hep reddediyoruz, ukalalıkla hep bilgelik taslıyoruz, onlar da dizginleri birazcik ellerine aldıklarında

bize aynı şekilde yanıt veriyor. Çünkü  oturup da bizimle :

 

Anneciğim/Babacığım bak, ben bir çocuğum benim ilgiye,

bilgiye, sevgiye, sosyalleşmeye, iletişime, anlayışa, hoşgörüye,

ve daha anlatamadığım bir çok güzel davranışa ihtiyacım var.

Maslow’un piramidinde yavaş yavaş yükselişe geçecegim.

Beyin sinapslarım öğrenmeyi duygu bağlarımın güçlenmesiyle

oluşturuyor. Beni bir özne olarak görüp buna göre davranırsan

hiç sorun çıkarmam. Amma ve lakin beni bir nesne olarak görüp

ilgisiz davranırsan başına bela olurum. Ben bilgisayar değilim işin

bittiğinde bir kenara koyulacak, ya da bir kitap, telefon, kıyafet, araba…

Ben bir insanım, benim duygularım var; anlaşılmadığında incinen, sözü

dinlenmediğinde kırılan, bağrıldığında üzülen, dövüldüğünde içine kapanan,

hoyrat davranıldığında hırçınlaşan, sevgisiz kaldığında şımaran, ilgisiz kaldığında

özgüveni kaybolan… yani dikkate alınmadığında arıza çıkaran biri !! İyi bir yatırım

yapmak istiyorsan bana yap. İleride sen de mutlu olursun, ben de! Ama ille de benim

dediklerim olacak dersen sen bilirsin. İleride de benim dediğim olacak! Bende bunu biliyorum!!!

 

Bir çocuk bizi karşısına alıp da bunları söyleyemez ki… Keşke söyleyebilseydi değil mi? O zaman belki daha kolay uyanabilirdik !!!